POSTANE: Bir Bina Arkeolojisi

-
Aa
+
a
a
a

Kültürel Miras ve Koruma'da "Postane: Bir Bina Arkeolojisi" kitabının yazarları Liana Kuyumcuyan ve Murat Tülek'le, Postane Galata girişimini, binanın tarihini ve yıllar içinde üstlendiği kültürel anlamları konuşuyoruz.

""
POSTANE: Bir Bina Arkeolojisi
 

POSTANE: Bir Bina Arkeolojisi

podcast servisi: iTunes / RSS

Bir Binada Kozmopolit Kenti Aramak

Geçtiğimiz hafta Beyoğlu Belediyesi öncülüğünde düzenlenen Avrupa Miras Günleri etkinlikleri kapsamında tanıtım toplantısı yapılan "Postane: Bir Bina Arkeolojisi" kitabını yazarları Liana Kuyumcuyan ve Murat Tülek'le konuşuyoruz.

Kitapta anlatılan, 2021 yılından beri sosyal ve çevresel etki odaklı çalışmalar yapan bir kurum olarak çalışan, kamusal bir kültür üretim alanı olarak da hayata katılan Postane girişiminin mekânı. Burası Galata’da 1859’da inşa edilmiş İngiliz Postanesi binası. Bir bina arkeolojisi ile kastedilen ise bu yapının geçmişindeki yaşantıları, buradan geçmiş olan insanların hikayelerini, binanın fiziksel varlığında somutlaşan belleğin izlerini ortaya çıkarmak. Bu kitapla sonuçlanacak olan araştırma “Bir Binada Kozmopolit Kenti Aramak” başlığıyla başlatılmış ve sonunda binanın hikayesi belgeler ve tanıklıklar üzerinden ayrıntılarıyla kurulduğunda, binanın bulunduğu Beyoğlu, Galata semtlerinin de 160 yıldır geçirdiği sosyal dönüşümleri, olayların kent mekânı ile etkileşimleri de açık seçik okunabilir hale gelmiş.

İz

Kitabın bölümleri binanın geçirdiği dönüşüm anlarıyla ilişkilendirilerek isimlendirilmiş. Postane olarak ilk yapıldığı ve daha sonra okul olarak kullanıldığı dönemlerin anlatıldığı birinci bölüm İZ, ağırlıklı olarak yazılı belgeler ve kayıtlar üzerinden uzak tarihini anlatıyor.

İzlek

İkinci bölüm İZLEK ise yapının el değiştirdiği ve sivil kullanıma geçtiği, apartman ve dükkân/atölye olarak kullanıldığı dönemin geçmişte burada yaşamış kişilerin anlatıları üzerinden kurulan hikayesinden oluşuyor.

Dönemeç

Üçüncü bölüm DÖNEMEÇ ise binanın gözden çıkarılmak üzereyken hem resmen korumaya alınarak “miraslaştığı”, hem de binaya severek sahip çıkanların çabalarıyla korunarak ve yeni bir yaşantının oluşturulduğu dönemi anlatıyor.

Postane

POSTANE olarak bugünkü kullanımına uyarlanırken yaşananların anlatıldığı kısımla kitabın sonuna geliyoruz. Bu dönemde kolektif olarak çok kişinin katkılarıyla yürütülen yapının dönüşümü; bütünüyle kamuya, dışa açık olarak yürütülmüş. Yapı kapılarını açınca burada geçmişte yaşamış olan kişiler de bazen rastlantılarla, bazen birkaç kademeli bağlantılarla teker teker ortaya çıkmış ve kitabın da kaderini değiştirmişler. Onlarla birlikte binada dolaşılmış, insanların binaya dair hatıraları canlanırken binanın da hikayesi canlanmış.

Kitabın yazarları tasarımcı Liana Kuyumcuyan ve kent araştırmacısı Murat Tülek ile bir binanın geçmiş yaşantılarının izleri katman katman çözülürken orada bizzat yaşamış olanların tanıklıklarının en az kayıtlar ve belgeler kadar -hatta belki daha da zengin- kaynak oluşturduğunu, bir binanın bütün bir semtin ve kentin tarihinin izlerini taşıdığını, resmen korunmaya almanın ötesinde binaların bütün izleriyle bugüne kalmalarının asıl sevilerek, benimsenerek korunmalarıyla mümkün olabildiğini, hikâyesi canlanınca yeni yaşantılara uyarlanırken binanın da özneye dönüşebildiğini konuşuyoruz.